jOBS

IMDb
Ayakkabısız Gençten, Apple’ın Kurucusuna… Steve Jobs

Kampüste çıplak ayakla dolaşan bir genç… Ayakkabı giymeyi sevmiyor. Kamburu çıkmış, 
omuzları önde yürüyor.  Yuvarlak çerçeveli gözlükleri var. Adı Steve. Sonradan onu Apple’ın kurucusu, Steve Jobs olarak tanıyacağız. Ama şimdilik sadece Steve. Elinde kitaplarla yürümeye devam ediyor. Vücudunun duruşu, yürüyüşü hiç değişmeyecek. Ayaklarını öne doğru hep yavaşça atacak. Onu hep o karakteristik yürüyüşüyle ve yuvarlak çerçeveli gözlükleriyle aklımıza getireceğiz.
Steve büyüyor. Çıplak ayakları ve nadiren duş alması başkalarının hoşuna gitmiyor. O bunları önemsemeyen özgür ruhlu bir genç. Apple şirketini kuruyor. Ünlü oluyor. Hakkında kitaplar yazılıyor, filmler çekiliyor. Artık ayağında ayakkabıları var ve her sabah duş alıyor.
Geçen hafta kendimi sinemanın serin atmosferine attım ve Steve Jobs’ın hayatını konu alan bu filmi izledim. Filmin adı Jobs.  Joshua Michael Stern yönetti. Steve Jobs’ı ise Ashton Kutcher canlandırıyor.
Perdede, çıplak ayaklı Steve’in nasıl Apple’ın kurucusu Steve Jobs haline geldiğini izliyoruz. Film, günümüze çok da uzak olmayan bir zamanda başlıyor. Steve Jobs yaşlanmış, saçları beyaz. Önündeki kalabalığa, yakında satışa sunulacak olan iPod’u tanıtıyor. Ardından geçmişe dönüyoruz. Steve Jobs’ın gençlik yıllarına… Apple’ın kuruluş günlerine… Arkadaşlarıyla birlikte babasının garajında… Teknolojinin gidişatını sonsuza dek değiştirecek olan eski bir garaj. Apple bilgisayarlarını ilk önce bu garajda, arkadaşlarıyla birlikte üretiyor. Teknoloji devriminden bahsediyorlar. İleride gerçekleştirecekleri kendi devrimlerinden…  Fakat büyük başarı öykülerinin başında çoğu zaman olduğu gibi, onlar da önce başarısızlığa uğruyor. İnsanlar bilgisayarlarıyla çok ilgilenmiyor.  Ama bu sorunlar, Steve Jobs’ın kendine güveni ve girişimciliği sayesinde hızla çözülüyor. Apple, kısa zamanda çok büyük bir şirket, Steve Jobs da bütün dünyanın bildiği bir isim haline geliyor.
Ancak filmde, bu büyük şirketin kuruluş aşamalarının yanında dikkat etmemiz gereken bir şey daha var. Steve Jobs’ın karakteri. Filmde anlatılanlara göre, gençliğinden, yaşlılığına kadar karakterinde bir değişme olmuyor. Daha yirmili yaşlarındayken, sevgilisinin hamile olduğunu öğrendiğinde onu evden kovan genç,  büyüdüğünde de Apple şirketinin ruhuna uyum sağlayamadığını düşündüğü için, en iyi çalışanlarından birini bağıra çağıra şirketten kovuyor. Steve Jobs acımasız. Ancak, aynı zamanda da ince ruhlu biri… Bu da onun paradoksu. Kendini,  bir buğday tarlasında, ekinlerin arasına coşkuyla atıp, orada saatlerce gökyüzünü seyreden romantik bir insan… Ürettiği aletlerin, çirkin birer teknoloji yığını değil de, insanların ruhuna dokunan sanat eserleri olmasını istiyor. Ama yine de filmde bize Steve Jobs’ın daha çok acımasız tarafı gösteriliyor. Apple ürünlerinin çok popüler olduğu günümüzde, filme gitmeden önce, filmin “Apple reklamı” olabileceğini düşünmek zor değil. Fakat sinema salonundan çıktıktan sonra filmin apple reklamından öte bir şey olduğu anlaşılıyor.

Filmin başarılı olup olmadığına gelince… Biyografi olduğu için, belli olaylara ve belli kişilere yer verme zorunluluğu var. Bu tür filmlerde belli çizgilerin dışına çıkılamadığı için senaryonun da sınırsız bir yaratıcılıkta olmasını bekleyemeyiz. O yüzden bu filmi başka türde filmlerle karşılaştırmadan, kendi alanında değerlendirdiğimizde iyi bir not verebiliriz. Buna rağmen film Steve Jobs’la ilgili aradığınız her şeyi bulabileceğiniz bir kaynak değil. Steve Jobs’ın hayatını iyi bilenler, hikayede bazı önemli noktaların üzerinden hızlıca geçildiğini ya da atlandığını göreceklerdir. Oyuncuların, özellikle Steve Jobs’ı canlandıran Ashton Kutcher’ın performansı ise oldukça başarılı. 
Nehir Arslan

Yorumlar

Yorum Gönder