Filmin Süresi: 97 dakika
Yönetmen: Jon S. Baird
Tür: Komedi, Suç, Drama
IMDB: 7.2
Rottentomatoes: %78
Filmegitmedenonce: 7.5
18 yaş ve üzeri izleyici kitlesi için
Fragman sayfanın altındadır.
Ülkemizde 27 haziranda Pislik adıyla vizyona girecek 2013 yapımı film: Filth. Filmin yönetmeni Green Street Hooligans (Yeşil Sokak Holiganları)’ndan tanıdığımız Jon S. Baird. Senaryo yazarları olarak bakıldığında roman aslen Trainspotting romanının da yazarı olan Irvine Welsh ile Jon S. Baird’dir. Filmin oyuncu kadrosunda ise James McAvoy, Imogen Poots, Jamie Bell, Jim Broadbent ve Eddie Marsan gibi isimler yer almaktadır.
Edinburg’lı bir Dedektif olan entrikacı, insanları sevmeyen, kontrolcü Bruce Robertson ( James McAvoy ) vaktinin çoğunu alkol, uyuşturucu, cinsel taciz ve iş arkadaşlarının ayağını kaydırmaya çalışmakla harcamaktadır. Robertson ayrıca yumuşak huylu arkadaşı Clifford Blades’i (Eddie Marsan) kötü amaçları için kullanmakta, Clifford’un karısına telefon sapıklığı yapmaktadır. Japon bir öğrencinin öldürülmesi ilgili soruşturmayı denetlemeye başladığında Robertson’un tek amacı Müfettiş Dedektiflik’e terfi etmektir. Dava üzerinde çalışırken yavaş yavaş gerçeklik kavramını kaybetmeye başlar. Film sonuna yaklaşıldığında ise halüsinasyonların dozu iyice artar ve Robertson delilik seviyesine ulaşır. Rüyalarında psikiyatrisi ile yaptığı konuşmalar sonucunda, onun çocukluğunda trajik bir şekilde kardeşinin ölümüne neden olduğu için kendisini suçlu hissettiğini ve bipolar bozukluğa yakalandığını öğreniriz. Ayrıca karısı onu başka bir adam için terk etmiş ve kızını görmesine engel olmaktadır. Robertson ise kendisini karısına yakın hissetmek için onun kıyafetlerini giyip, tıpkı onun gibi makyaj yapmaya başlar. Bir gün sokaklarda bu kıyafetlerle gezerken filmin başında gördüğümüz Japon gencin cinayetine sebep olan çete tarafından kaçırılır ve çok kötü bir şekilde dövülür. Robertson iş arkadaşlarının yardımıyla kurtulur ama daha yapacakları bitmemiştir.
Filmde Trainspotting’den tanışık olduğumuz cinsel taciz, uyuşturucu, şiddetli dövüş sahneleri bolca yer almaktadır. Lakin bu unsurlar filmde öylesine değil karakterin içinde bulunduğu ruhsal durumu yansıtmak için yerli yerinde kullanılmıştır. Film her ne kadar dram, suç ve komedi türünde olsa da komedi ve dram sahneleriyle ilgili beklentilerinizi çok yüksek tutmayın derim. Ama rahatça çok iyi bir suç filmi olduğunu söyleyebilirim. Filth için bir karakter filmi demek çok doğru olacaktır. Zira filmin başından sonuna kadar başkarakterin başından geçenleri, ruhsal hallerini, pişmanlıklarını, iyiliklerini, kötülüklerini kısacası onu her yönüyle görüyoruz. Onu anlamaya ve yaptıklarını anlamlandırmaya çalışıyoruz. Bu filmde oyunculuğunun zirvesine ulaştığını hiç çekinmeden söyleyebileceğim James McAvoy sergilediği performans ise başkarakterin yaşadıklarını adeta gözler önüne sermektedir.
Sonuç olarak, Filth filmi “rahatsız” edici sahneleriyle izleyicinin koltuklarında rahat bir şekilde oturmalarına izin vermeyip onları bir insanın bir şeyleri “yanlış” da olsa neden yaptığını sorgulatmaya çağırmaktadır.
Edinburg’lı bir Dedektif olan entrikacı, insanları sevmeyen, kontrolcü Bruce Robertson ( James McAvoy ) vaktinin çoğunu alkol, uyuşturucu, cinsel taciz ve iş arkadaşlarının ayağını kaydırmaya çalışmakla harcamaktadır. Robertson ayrıca yumuşak huylu arkadaşı Clifford Blades’i (Eddie Marsan) kötü amaçları için kullanmakta, Clifford’un karısına telefon sapıklığı yapmaktadır. Japon bir öğrencinin öldürülmesi ilgili soruşturmayı denetlemeye başladığında Robertson’un tek amacı Müfettiş Dedektiflik’e terfi etmektir. Dava üzerinde çalışırken yavaş yavaş gerçeklik kavramını kaybetmeye başlar. Film sonuna yaklaşıldığında ise halüsinasyonların dozu iyice artar ve Robertson delilik seviyesine ulaşır. Rüyalarında psikiyatrisi ile yaptığı konuşmalar sonucunda, onun çocukluğunda trajik bir şekilde kardeşinin ölümüne neden olduğu için kendisini suçlu hissettiğini ve bipolar bozukluğa yakalandığını öğreniriz. Ayrıca karısı onu başka bir adam için terk etmiş ve kızını görmesine engel olmaktadır. Robertson ise kendisini karısına yakın hissetmek için onun kıyafetlerini giyip, tıpkı onun gibi makyaj yapmaya başlar. Bir gün sokaklarda bu kıyafetlerle gezerken filmin başında gördüğümüz Japon gencin cinayetine sebep olan çete tarafından kaçırılır ve çok kötü bir şekilde dövülür. Robertson iş arkadaşlarının yardımıyla kurtulur ama daha yapacakları bitmemiştir.
Filmde Trainspotting’den tanışık olduğumuz cinsel taciz, uyuşturucu, şiddetli dövüş sahneleri bolca yer almaktadır. Lakin bu unsurlar filmde öylesine değil karakterin içinde bulunduğu ruhsal durumu yansıtmak için yerli yerinde kullanılmıştır. Film her ne kadar dram, suç ve komedi türünde olsa da komedi ve dram sahneleriyle ilgili beklentilerinizi çok yüksek tutmayın derim. Ama rahatça çok iyi bir suç filmi olduğunu söyleyebilirim. Filth için bir karakter filmi demek çok doğru olacaktır. Zira filmin başından sonuna kadar başkarakterin başından geçenleri, ruhsal hallerini, pişmanlıklarını, iyiliklerini, kötülüklerini kısacası onu her yönüyle görüyoruz. Onu anlamaya ve yaptıklarını anlamlandırmaya çalışıyoruz. Bu filmde oyunculuğunun zirvesine ulaştığını hiç çekinmeden söyleyebileceğim James McAvoy sergilediği performans ise başkarakterin yaşadıklarını adeta gözler önüne sermektedir.Sonuç olarak, Filth filmi “rahatsız” edici sahneleriyle izleyicinin koltuklarında rahat bir şekilde oturmalarına izin vermeyip onları bir insanın bir şeyleri “yanlış” da olsa neden yaptığını sorgulatmaya çağırmaktadır.
Rıdvan İlçi
Yorumlar
Yorum Gönder